Çay lekesi:
Pamuklu ve yünlülerde: leke taze ise, ılık suya batırılmış bir bezle ovulur.
Eskimiş ise, içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçası ile silinir.Ilık su ile çalkalanır.
Çay lekesi çıkarma
Çay lekesi:
Pamuklu ve yünlülerde: leke taze ise, ılık suya batırılmış bir bezle ovulur.
Eskimiş ise, içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçası ile silinir.Ilık su ile çalkalanır.
Keçiboynuzu 8-10 metre yüksekliğinde, daima yeşil kalan bir ağaç olan keçiboynuzu bitkisi siyah boynuz şeklinde meyvelere sahiptir.
A, B ve E vitaminleri ile bol miktarda potasyum, kalsiyum ve fosfor içerir. Keçiboynuzu ve pekmezi yüksek besin değeri ile özellikle zayıflık çekenlere ve gelişim çağındaki çocuklara oldukça faydalı bir besindir.
Keçiboynuzu nasıl kullanılır?
Meyveleri taze ve kuru olarak yenir. Çekirdeklerinden de yararlanılır. Yaprakları ve dalları kurutulup kaynatılarak keçiboynuzu çayı yapılabilir.
Ayrıca, keçiboynuzu pekmezi yapılır. Hergün düzenli olarak keçiboynuzu pekmezi yiyerek yapılacak keçiboynuzu kürü özellikle kansızlık çekenlere ve sperm azlığı şikayeti olanlara çok yararlıdır.
Mucize yiyecek
- Keçiboynuzu kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı) İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir.
- Balgam söktürür, göğsü yumuşatır, bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)
- Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir.
- Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir. Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
- Yüksek doğal şekerler, zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A, B, B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.
- Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli maddelerini temizler.
- Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler. İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.
- İshale karşı mükemmel takviyedir. Kabızlık şikâyeti olanların da tüketmesi gereken bir meyvedir.
- Bin derde deva olarak bilinen keçiboynuzunun, ağrı kesici, antiseptik, bağışıklık güçlendirici özelliği bulunuyor.
Topuk Dikeni Nasıl Anlaşılır?
Topuk dikeni nedir?
Toğuk dikeni topuğunuzda oluşan ve yere basınca iğne batması şeklinde ağrı ve buna bağlı olarak yürüyememe gibi etkileri olan bir çeşit iskelet hastalığıdır.
Topuk dikeninin nedenleri
Topuk ağrısının gerçek nedeni yukarıda sayılan sebepler olabilir. Fazla kilolu ve kösele tabanlı ayakkabı giyen insanlarda daha sık görülür. Topuk ağrısı bazı romatizmal hastalıkların ilk belirtisi olabilir. Yine topuk kemiğinin stres kırıkları ağrıya yol açabilir.
Topuk dikeni belirtileri
Tipik topuk ağrısı sabah kalkınca veya uzun süre oturma sonrası ilk basışta ortaya çıkar ve biraz yürüyünce azalır, gün içinde yorgunlukla yeniden artar. İleri durumlarda yürüme çok zor olabilir.
iyi bir turşu yapmak için çok dikkatli bilinmesi gereken hususlar vardır. Bunları burada anlatacığım inş.
TURŞU Nasıl Yapılır:
İyi bir turşu yapılabilmesi için, salamuradaki tuz oranının çok iyi ayarlanması gerekir. Aksi halde,turşu ya yenemeyecek kadar tuzlu, ya da az tuzlu olur. Tuz oranının az olması ise, istenmeyen zararlı canlılann üremesine ve yumuşamaya neden olur.
Turşu yapımında sebzeler, %4-5 tuzlu suda ekşimeye bırakılır. Sebzeler üzerine salamura döküldügünde, sebze ve salamura arasındaki tuz alışverişi nedeniyle, salamuranın tuz oranı azalır. Bunun için, hazırlanacak salamuranın, baslangıçtaki tuz oranı daha yüksek olmalıdır. Ya da, kontrol edilerek ekşilen tuz ilave edilebilir. salamura, turşusu kurulacak sebze üzerine döküldügü zaman, tuzun bir kısmı sebzenin içerisine girer. Böylece birkaç gün sonra tuz oranı %4’e düşer ve daha aşağı inmez.
Salamura hazırlanırken;
%8 tuzlu su yapmak için; 80 gr. tuz 1 litre suda eritilir. Eger bir litreden fazla salamura gerekli ise, suyun her litresi için 80 gr tuz hesaplanır.
Eğer tuz tartılamıyorsa, o zaman %8 tuzlu su, pratik olarak şöyle yapılabilir: Suyun her litresi için 5 yemek kaşığı silme tuz hesap edilir.
%10 tuzlu su hazırlamak için 100 gr (veya 6 yemek kaşığı) tuz 1 litre suda eritilir.
Eğer istenirse, turşuya, salamuranın %10’u oranında sirke ilave edebilirsiniz.
Sebze Seçerken;
Turşu yapacağınız sebzeleri seçerken sert, taze, kabuklarının parlak görünümlü ve zedelenmemiş olmasına özen gösterin. Sebzeler ne kadar taze ve diri olursa turşunun dayanma süresi de o kadar artar. Mutlaka turşuluk tuz olarak iri kaya tuzunu kullanın. Çünkü rafine tuz turşunun kısa zamanda yumuşamasına neden olur.
Turşuyu, ekşimesi için 18~20°C sıcaklıkta 4-6 hafta bekletin.
Turşu olgunlaştıktan sonra, daha serin bir yerde muhafaza edin. Turşunun üzerinde beyaz, kalın bir zar halinde maya tabakası oluşursa, bunu temizleyin.
Sıçrayan yağlar: Kızartma yaparken ne kadar dikkat etsek de tamamen engelleyemeyiz. Bunları temizlemek için en etkili temizleyici ispirtodur.
Zeytinyağı lekesi :ni elbiseden çıkartmak için sakın su ya da kolonya kullanmayın. Hemen bir lokma ekmek içini yuvarlayıp lekenin üstünde gezdirin. Çıkacaktır.
Mantar nedir faydaları nelerdir
Mantar nedir :
Faydaları :
Şeytanteresi
(hıthıt) : İran, Suriye, Afganistan ve Horasan dağlarında yetişen şeytanotu adlı bitkinin köküne yapılan kesiklerden akan koyu bir maddedir. Sarı esmer renkli, yumuşak balmumu kıvamında reçineli zamktır.
Faydası :
Bağırsak gazlarını giderir. Hazmı kolaylaştırır. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Balgam söktürür. İsteri ve sinir hastalıklarında yatıştırıcı olarak kullanılır.
Çöven otu
(sabunotu) : Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpüren, kir temizleyici bir bitkidir. Helvacılıkta, ağdayı ağartmak için de kullanılır. Kökü, büyük ve kalındır. Dışı, hafif kırmızımtıraktır. Çiçekleri; pembe, beyaz olup, salkım şeklindedir. Köklerin dövülmesinden çöven elde edilir.
Faydası :
İdrar söktürür. Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. Kusturur ve balgam söktürür. Cilt hastalıklarında da faydalanılır. Temizleyici olarak da kullanılır.
Yürüyüşün faydaları nelerdir?
Yürüyüşün faydaları arasında ilk olarak yağ yakmaya katkılarından söz etmemiz gerekmektedir.
Yürüyüşün faydaları arasında aynı zamanda kalbin, ve karaciğerin daha verimli çalıştığından söz etmeyi de unutmamalıyız.
Yürüyüşün faydaları arasında, kilo vermeyi dinlendiğiniz süre içerisinde dahi gerçekleştirmenizden de söz etmek gerekmektedir. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: yürüyüş yapmak, metabolizma hzınızı arttıracaktır. Siz yürüyüş yaptıktan sonra dinlenirken dahi, yürüyüş yapmak sayesinde hızlanan metabolizmanız, sizin zayıflamanızı olanaklı hale getirecektir. Yürüyüşün faydaları nelerdir sorusunun yanıtlarından söz ederken, iştahın azalmasının olanaklı hale gelmesinden de söz etmemiz gerekmektedir.
Stresin azalmasını olanaklı hale getiren yürüyüşün faydaları arasında aynı zamanda vücuda enerji vermesinden de söz etmemiz gerekmektedir. Yürüyüş yapmak, kandaki kolesterol seviyesinin azalmasını olanaklı hale getirirken, yürüyüşün faydaları arasında aynı zamanda yaşlanmayı geciktirici etkisinden de söz etmemiz gerekmektedir. Şeker hastalığını önlemek, aynı zamanda da kontrol etmek yürüyüşün faydaları arasında yer alırken, yüksek tansiyonun düşürülmesi de yürüyüşün faydaları arasında yer almaktadır. Bazı kanser türlerinde riski azaltma etkisine sahip olan yürüyüş yapmak, kalp krizi ve felç gibi durumlarda da olumlu sonuç alınmasını olanaklı hale getirmektedir.
Düzenli uykunun olanaklı hale gelmesi yürüyüşün faydaları arasında yer alırken, bağırsakların düzenli çalışması da yürüyüşün faydaları arasında yer almaktadır. Yürüyüşün faydaları nelerdir sorusunun yanıtları arasında, kalça, ve bacak bölgesinde bulunan kasların güçlenmesinden de söz etmemiz gerekmektedir. Yürüyüş yapmak kemik erimesi riskini azaltırken, kemik güçlenmesini de olanaklı hale getirdiği gibi, kireçlenme, ya da hareketsizlik dolayısı ile ortaya çıkan eklem sertliği problemi de yürüyüş yapmak sayesinde ortadan kaldırılabilmektedir.
Bıçak sadece biley taşı ya da diğer bir bıçakla mı daha keskin hale gelir sanıyorsunuz. Bıçak bilemek için bir kahve fincanı yeterli.. Fincanı ters çevirip bıçağını sırsız tabanına bir kaç sürüyorsunuz ve bıçağınız ilk günkü gibi keskin oluyor deneyin görün..Bu çok kolay ve pratik bir yöntemdir aynı işlemi sırsız tabak altları ile de yapabilirsiniz..
İncir reçeli nasıl yapılır bunu hep beraber öğreneceğiz.
Malzemeler
1 kilogram taze incir (ufak olanlardan)
1 kilogram toz şeker
1 yemek kaşığı limon suyu
Tarifi
İncirler bir gece önceden iyice yıkanarak derin bir tencereye alınır. Üstüne şeker dökülerek bir gece boyunca bekletilir. Ertesi sabah ise kısmen erimiş olan şekerle birlikte incirler ocağa koyularak düşük ateşte güzelce pişirilir. Kaynadıktan sonra ise şerbetinin kıvamı sık olarak kontrol edilir. Bir çorba kaşığı limon suyu katılarak, şerbeti reçel kıvamına geldiğinde ocaktan alınır. Temiz ve kuru bir kavanoza kaynar biçimde doldurularak kavanozun kapağı sıcağıyla kapatılır.
Ayva Reçeli
Malzemeler:
Birbuçuk kilo ekmek ayvası
3 su bardağı toz şeker
1 su bardağı su
1 limon suyu
karanfil
ayva çekirdeği
Yapılışı: Ayvalar yıkanır, kabukları soyulur, dörde bölünür ve çekirdek yuvaları temizlenir. Dilimlenen ayvalar yumuşayıncaya kadar bir bardak su ile kapağı kapalı tencerede ayva çekirdekleri ile beraber kısık ateşte pişirilir.
Ayva dilimleri yumuşayınca, şeker ve bir kaç tane karanfil ilave edilir. Üstü açık olarak, kısık ateşte kaynamaya bırakılır.
Reçel kıvamını aldığında bir limonun suyu ilave edilir ve bir iki dakika sonra reçelin altı kapatılır.
Çilek reçeli yapmak
Malzemeler
Hazırlanışı:
Çilekleri ayıklayarak, süzgecin içinde bol su ile yıkayıp süzerek pişireceğiniz tencereye aktarın. Üzerine şekerini boşaltıp bir gün şekerinin erimesi için bekletin. Ertesi gün orta hararetli ateşin üzerinde en az 50 dk. pişirin. Pişen reçele limon suyunu ekleyip 2-3 dk. daha kaynatın. Reçel kaynadığı sürece oluşan köpükleri kevgir yardımı ile alın. Pişen reçeli cam kavanoza boşaltıp soğuyunca kapağını kapatın.
1.Soğanları küp şeklinde doğrayıp tenceremize alalım,fıstıkları ilave edelim.
2.Yağını ilave edip hafif pembeleşinceye kadar kavuralım.
3.Yıkadığımız pirinci ,üzümü,tuz ve şekeri içine atalım.Üzerine çıkacak kadar su ilave edelim ve suyunu çekincye kadar pişirelim.Tarçın ve diğer baharatları katalım.Limon suyunu da ilave edelim.
4.Dolmalık biberlerin başını elimizle kopartıp içini temizleyelim ve hazırlanan harçla dolduralım (çok sıkı olmasın).Üzerine 1 domatesi halkalar halinde keserek biberlere kapak yapalım ve tencereye dizelim.
5.2 su bardağı su ilave ederek biberler ve pirinçler yumuşayıncaya kadar pişirelim.Soğumaya bırakıp servis edelim.
Kan bağışı hususunda bilinmesi gerekenler
1.Kan bağışı yapmak kilo alma veya vermeye neden olur mu?
Kan bağışının bilimsel olarak kanıtlanmış bu tür yan etkileri yoktur.
2.Ne sıklıkla kan verilir?
Sağlığı uygun olan insanlar 2 ayda bir kan bağışlayabilirler.
3. Kan bağışı yapmak alışkanlık veya bağımlılık yapar mı? Bir kez kan verdikten sonra hep kan vermek zorunda kalır mıyım?
Bu tür inanışlar halk arasında oldukça yaygın olmakla birlikte bilimsel bir dayanağı yoktur. Genellikle kan hemoglobin düzeyi zaten yüksek olan kişiler kan bağışlayınca belirli bir süre bazı şikayetleri hafiflemekte, sonra kan seviyesi yükselince kan verme gereksinimi duymaktadırlar; bu durum halk arasında kan vermenin bağımlılık yaptığı inancına yol açmış olabilir. Kan seviyesi normal olan kişilerde bu tür şikayetler oluşmaz.
Bir kez kan bağışladıktan sonra 2 aylık süreyi geçmek şartıyla istenildiği zaman kan bağışı yapılabilir.
4. Ne kadar kan alınıyor?
Alınan kan miktarı 405-495 (ortalama 450) ml + antikoagülan maddedir. Antikoagülan madde kanın pıhtılaşmasını önler ve kanın kullanım ömrünü uzatır. 1 ml kanın ağırlığı ortalama 1.06 grdır, ortalama olarak bir kan bağışında 1.06×450= 477 gr kan verilmiş olunur. İnsan vücudunda 5000-6000 ml civarında kan vardır. Bağışlanan kan sağlık için hiçbir risk oluşturmaz.
5. 1 Ünite tam kan denince NE kadar miktar anlaşılır?
1 Ünite kan bir torba içeriği kadar kandır. Bu DA kan bağışçısından bir seferde alınan kan miktarı + kan koruyucu ve pıhtılaşmasını önleyici madde miktarına eşittir ( yaklaşık 520 ml).
6. Kan bağışladığım zaman kansız kalır mıyım?
Kan bağışından önce yapılan muayenede kan düzeyi düşük (anemi) olduğu saptanan insanlardan kan bağışı alınamaz. Kan seviyesi normal olan sağlıklı bireyler kan bağışı yapınca eksilen kan hücreleri, kemik iliğinin çalışmasıyla hızla yenilenir. Dolaşıma genç kan hücreleri verilir. Zaten vücutta bu hücrelerin sürekli olarak yapımı ve yıkımı sürmektedir. Alınan kan miktarı ise sağlığı olumsuz etkileyecek düzeyde olmadığı için kansız kalmak gibi bir durum söz konusu olmaz.
7. Kan bağışlayınca hangi testler yapılıyor? Bu testlerin sonucunu öğrenebiliyor muyum?
Bağış olarak alınan her kan aşağıdaki testlere tabi tutulur:
* Anti-HIV Testi (AIDS)
* Anti-HCV Testi (C sarılığı)
* HBS-AG Testi (B sarılığı)
* Frengi Testi
* Kan grubu testi
Kan bağışçıları bütün bu testlerin sonuçlarını öğrenebilirler.
ANCAK BURADA BİLİNMESİ GEREKEN ÇOK ÖNEMLİ NOKTA ŞUDUR:
Yapılan bütün tarama testleri hastayı korumaya yöneliktir, en gelişmiş ve dünya standartlarındaki donör tarama testleri kullanılmasına rağmen %100 tanı doğruluğu henüz oluşturulamamış tır. Bu nedenle, kan bağışı öncesinde size verilen soruları samimiyetle doğru olarak işaretleyiniz. Bu sorulara vereceğiniz samimi ve doğru cevaplar yapılacak tüm tarama testlerinden daha değerlidir.
Lütfen (herhangi bir şüpheniz dolayısıyla) test sonucunuzu öğrenmek için kan bağışlıyorsanız bunu yapmaktan kendinizi men ediniz!
8. İlaç içiyorum kan bağışlayabilir miyim?
Bazı ilaçlar kan bağışı için engel oluşturabilirler. Lütfen kullandığınız bütün ilaçları kan bağışı öncesinde muayenenizi yapan kan merkezi doktoruna bildiriniz.
9. Kan bağışı NE kadar zaman alır?
Kayıt, muayene, kan verme ve ikram işlemlerinin hepsi 30-35 dakikanızı alacaktır.
10. Kan bağışında bulunduktan sonra nelere dikkat etmem gerekir?
Kan bağışı günlük yaşantınızın akışında önemli bir değişikliğe yol açmayacaktır. Ancak yine de dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır:
* Kan verme işlemi bittikten sonra hemen ayağa kalkmak için acele etmeyiniz. Görevli hemşirenin bu konudaki önerilerine uyunuz!
* Ayağa kalktıktan sonra ikram bölümünde bir süre dinlenerek ikram edilen sıvıları almanızda büyük fayda vardır. Lütfen kan merkezi personelinin bu konudaki önerilerine uyunuz! Sağlığınız bizim için çok önemlidir.
* Sigara kullanıyorsanı z kan bağışından sonra 30 dk geçmeden sigara içmeyiniz. Böyle bir durumda sigara kullanımı baş dönmesi, bulantı gibi şikayetlere yol açabilir.
* İlk birkaç saat kan verdiğiniz kolunuzla ağır şeyler taşımayınız. Bu, kanamaya neden olabilir.
* İlk 4 saat boyunca her zaman olduğundan daha çok sıvı şeyler (su, kola, meyve suyu vb) almaya çalışınız.
* Bir sonraki öğünden önce alkollü içecekler almayınız. Alkol vücuttan sıvı kaybını arttıracağı için şikayetlere yol açabilir.
* Sporla uğraşıyorsanız kan bağışladığınız gün ağır spor aktivitelerinde bulunmayınız.
* Kan bağışladıktan sonraki ilk 4 saat aşırı sıcak ortamlarda (hamam,sauna gibi) bulunmayınız.
* Eğer baygınlık hissi, baş dönmesi olursa bir yere uzanın veya başınızı iki dizinizin arasına alacak şekilde oturun.
11. Kan bağışlamak tehlikeli mi?
Çok nadir olmakla birlikte kan bağışından sonra istenmeyen bazı şikayetler ortaya çıkabilmektedir. Bunlar çoğunlukla baş dönmesi, bulantı, terleme, bayılma gibi şikayetlerdir. Kan merkezine başvurduğunuzda gerekli muayene ve kan tahlili yapılmaktadır. Ancak buna rağmen çok nadir de olsa yan etkiler görülebilmektedir. Bunun en önemli nedeni psilolojik etkenlerdir (kan görmeye dayanamama, aşırı heyecan vb). Bunlara müdahale için hazırlıklı ekipman ve personel kan merkezlerimizde 24 saat görevlerinin başındadır.
12. Kan bağışladığım zaman AIDS veya herhangi bir hastalık bulaşır mı?
Kan alım işlemi gerekli steril şartlara titizlikle uyularak gerçekleştirilmektedi r. Kullanılan iğneler tek kullanımlık olup kan alım işlemi sona erdikten sonra torbadan ayrılarak imha edilmektedir. Bu nedenle kan bağışçısının kan bağışı işleminden dolayı AIDS gibi herhangi bir hastalığa maruz kalma riski yoktur.
13. Kan alınan iğneler kalın mı?
Kan alımı için kullanılan iğneler bu işlemin en sağlıklı şekilde yapılabilmesi için tasarlanmıştır ve belirlenmiş standartlara uygundur.
Kan alımı için kullanılan iğneler enjektör iğnelerine göre biraz daha kalındır. Bunun nedeni: İnce iğnelerin içinde kan verme işlemi sırasında pıhtı oluşabilmekte ve bu da tıkanıklığa yol açmaktadır.
Ancak iğneler daha kalın olmakla birlikte hissedilen acı daha az olmaktadır:
* Bu iğnelerle damara her hangi bir madde zerk edilmemektedir; ağrı hissini genellikle enjekte edilen ilaçlar arttırır.
* İğnelerin uç keskinliği ve eğimi ağrıya en az neden olacak şekilde tasarlanmıştır,
* İğnelerin dış yüzeyi damara girilirken kolayca dokuda kayması için silikonize edilmiştir.
* İğne sadece girerken ağrı hissi yaratır, damarda olduğu sürece ağrı hissi en az düzeyde kalır.
14. Kan bağışından önce cinsel hayatımla ilgili çok özel bilgilerin de sorulduğu bir form doldurmam gerekiyor. Böylesine kişisel bilgilerin istendiği bir formun doldurulması şart mıdır?
Kişilerin cinsel hayatlarını yargılamak gibi bir amaç kesinlikle söz konusu değildir. Bu tıp etiğine aykırıdır. Ne yazık ki günümüzde hali hazırda %100 tanı kesinliği olan tarama testi yoktur. Kanı alacak hastanın güvenliği için bu soruların sorulması zorunludur. Cevaplar kesinlikle gizli tutulmaktadır.
15. Kimliğimi bildirmem zorunlu mu?
Düzenli kan bağışçılarına kan bağışçısı donör kimliği verilmektedir. Bu belge sayesinde kayıtlarımız daha düzenli olmakta ve donörümüz de ne zaman kan verdiğini, kaçıncı bağışı olduğunu izleyebilmektedir. Bu kimliği olmayan donörlerimiz resimli herhangi bir kimliklerini kan bağışı öncesi kayıt yapılırken ibraz etmek durumundadırlar. Güvenli Kan sağlanabilmesi için bu bir zorunluluktur.
16. Güvenli kan ne demektir?
Güvenli kan, kan vermeye bilinçli olarak gönüllü olmuş donörlerden sağlanan kan bağışıdır. Bilinçlilik bilgilendirilmiş olmayı gerektirir. Dünya Sağlık Örgütünün sloganı “Güvenli kan benimle başlar” dır.
17. Tarama test sonuçlarım pozitif (+) bulunmuşsa?
Bağışladığınız kana uygulanan tarama testlerinden herhangi birinin pozitif çıkması durumunda size haber verilerek doğrulama testleriniz yapılacaktır. Böyle bir durumda endişelenmek ve paniğe kapılmamak gerekir; tarama testlerinin çok duyarlı olması nedeniyle yanlış pozitiflikler olabilmektedir. Kan merkezlerine çekinmeden geliniz, uzmanlarımız gerekli bilgilendirmeyi yapacaklardır.
18. Nerede kan verebilirim?
Aşağıdaki linki tıklayınız:
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor
Linki Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap
19. Anne Rh pozitif ve baba da Rh pozitif ise çocuk Rh negatif olur mu?
Olabilir. Çünkü kan grupları anne-babadan çocuğa Mendeliyen genetik kurallarına göre geçer.
20. Hangi kan grupları en sık ve hangileri en nadir görülüyor?
Toplumumuzda en sık A Rh pozitif, en nadir AB Rh negatif kan grubu görülür.
21. Bazı hastalıklarda kan bağışlamanın, hastalığın şifaya kavuşması açısından yararlı olduğu söyleniyor bu doğru mu?
Hastaların kanının akıtılması çok eski çağlardan beri çeşitli toplumlarda bir tedavi şekli olarak kullanılmıştır. Günümüzde kan alımı; bazı hastalıkların, tedavisi için değil ama hastanın şikayetlerini azaltmak amacıyla çok nadir ve özel koşullarda kullanılabilmektedir . Bu şekilde tedavi amacıyla kan alımı ile kan bağışını karıştırmamak gerekir.
Kızılay Kan Merkezlerinde tedavi amacıyla hastalardan kan alımı yapılmamaktadı r!
Tedavi amacıyla kan verilmesinin mutlaka doktorunuz önerisi ve ilgili sağlık kuruluşunda yapılması gerektiğini unutmayınız!
22. Sarılık geçirdim, kan bağışlayabilir miyim?
10 yaşından sonra bulaşıcı (viral) sarılık geçirenler, sarılık B ve C geçirenler hiçbir zaman kan bağışı yapamazlar.
23. B hepatiti aşısı yaptırdım kan bağışlayabilir miyim?
Aşıyı takiben 24 saat sonra kan verilebilir.
24. Üniversal alıcı ve üniversal verici ne demektir? Farklı kan grupları birbirine kan verebilirler mi?
AB kan grubu üniversal alıcıdır; A, B ve 0 kan gruplarından kan bağışı alabilir. 0 kan grubu ise üniversal vericidir bütün kan gruplarına kan verebilir. Ancak pratik uygulamada çok acil şartlar söz konusu olmadıkça aynı kan grubunun aynı kan grubu için kullanılması prensibi benimsenmiştir.
25. Düzenli olarak Kızılay Kan Merkezine kan bağışlamak istiyorum ne yapmalıyım?
Düzenli olarak kan bağışlayan donörlerimiz “Kan Bağış Programımıza” üye edilmektedirler. Bu bağışçılarımıza kan bağış ve tarihlerini, kaçıncı kan bağışı yaptıklarını gösteren bir defter verilmektedir.
26. Kan bağış programının amacı nedir?
Kan bağışçılarımızın düzenli donör olmalarını sağlamaktır. Kan bağışçılarımıza belirli bağış sayısına ulaştıkları yıl madalya törenine davet edilerek madalyaları takdim edilmektedir.
27. Donörlere verilen madalyalar gerçekten söylendiği gibi altın veya gümüş mü?
Kan bağışçılarımıza verilen madalyalar değeri ölçülemeyecek kadar büyük bir manevi değeri ifade etmektedir. Kan bağışçılarına verilen madalyalar TC Darphanesine yaptırılmaktadı r. MTA’ya yaptırılan incelemeye göre altın madalyalar %55 altın ve gümüş madalyalar %86 gümüş içermektedir.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL KURULU’NUN 9 ARALIK 1975′DEKİ TOPLANTISINDA KABUL EDİLEN 3447 SAYILI ENGELLİ KİŞİLERİN HAKLARI BEYANNAMESİ
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Üye ülkelerin vaatlerine uyarak, Birleşmiş Milletler Beyannamesi hükümleri altında gerekli işbirliği tedbirlerini almak için ve sakat kişilerin hayat standartlarını yükseltmek amacıyla;
İnsan hak ve özgürlüklerinde, Evrensel Beyanname ilan edilen barış esasları çerçevesinde kişinin insan haysiyetine ve sosyal adalete inancını tekrar ederek;
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, İnsan Hakları Uluslar arası Antlaşmasında, Çocuk Hakları Beyannamesinde, Akıl Hakları bildirisinde olduğu gibi Uluslar arası Çalışma Teşkilatı (ILO), Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO), Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) ve diğer organizasyonların yönetmeliklerinde, tavsiye ve tekliflerinde belirtilen prensipleri hatırlayarak;
Keza Ekonomik ve Sosyal Konseyin 6 Mayıs 1975′teki “Sakatlığın önlenmesi ve Sakatların Rehabilitasyonu” ile ilgili kararını hatırlayarak;
Sosyal Kalkınma ve Gelişme Beyannamesinde belirtilen, fiziksel ve zihinsel bozuklukları olan kişilerin bakım ve rehabilitasyonunu güvence altına alan ve hakların korunması lüzum belirtilen hususlara önemle işaret ederek;
Fiziksel ve zihinsel sakatlıkların önlenmesi, sakat kişilerin çeşitli faaliyet alanlarındaki yeteneklerini geliştirmelerine yardım edilmesi ve normal hayattaki beraberliklerinin geliştirilmesi gereğini daima hatırda tutarak;
Ve belirli ülkelerin kalkınma çabaları içinde bu konuda çok sınırlı çalışmalarla katkıda bulunabileceklerini bilerek;
Sakat kişilerin hakları beyannamesini ilan etmekte ve aşağıda belirtilen bu hakların korunması için hem ulusal hem de uluslar arası tedbirlerin alınmasını istemektedir.
1- “Sakat Kişi” normal bir ferdi , kişisel veya sosyal yaşayışında kendi kendine yapması gereken işleri bedensel veya zihinsel kabiliyetlerinde, kalıtımsal veya sonradan meydana gelen herhangi bir noksanlık sonucu yapamayan kişidir.
2- Sakat kişiler bu beyannamede belirtilen haklardan tam olarak yararlanacaklardır. Bu haklar, sakat kişinin veya ailesinin sahip olduğu ırk, renk, cinsiyet, lisan, din, siyasal ve diğer fikirler, milliyet veya sosyal orijin, servet ve doğum gibi konularda hiçbir ayrıcalık gözetilmeden dünyadaki bütün sakat kişilere tanınmıştır.
3- Sakat kişinin insan haysiyetine saygı gösterilmesi onun en doğal hakkıdır. Fakat kişilerin,sakatlık veya noksanlıklarının sebebi ne olursa olsun sahip oldukları düzgün yaşama şartlarına mümkün olduğu kadar normal ölçüde ve çok sahip olmak haklarıdır.
4- Sakat kişiler de, diğer insanların sahip oldukları medeni ve siyasi haklara sahiptirler.Akıl Hastalarının Hakları Beyannamesinin 7. maddesinde bu hakların sınırlandırılması ya da kaldırılması ile ilgili hükümler belirtilmiştir.
5- Sakat kişilerin mümkün olduğu kadar kendilerine güvenmelerini sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
6- Sakat kişiler tıbbi, psikolojik ve fonksiyonel tedavi haklarına sahiptirler. Protez ve ortopedik uygulamalar, tıbbi ve sosyal rehabilitasyon çalışmaları, eğitim, mesleki eğitim, staj ve rehabilitasyon, yardım, istişare, plasman hizmetleri, sakat kişinin kabiliyet ve maharetlerini en yüksek düzeye çıkaracak ve onların sosyal beraberliğini hızlandıracak diğer bütün faaliyetler bu maddenin kapsamına girmektedir.
7- Sakat kişiler ekonomik ve sosyal güvenlik, düzgün hayat standardı haklarına sahiptirler.
8- Sakat kişilerin özel ihtiyaçları, ekonomik ve sosyal planlamanın her safhasında nazarı dikkate alınmalıdır.
9- Sakat kişiler aileleriyle veya yakınlarıyla birlikte yaşama ve her türlü sosyal, yaratıcı ve eğlendirici faaliyete katılma haklarına sahiptirler. Hiçbir sakat kişi ikamet ettiği çevre nedeniyle, durumu veya gelişmesi için gerekli isteklerinde ayrıcalığa tabi tutulamaz.
Eğer bir sakatın muhakkak özel bir müessesede veya çevrede kalması gerekiyorsa o zaman bu çevrenin, kendi normal yaşıtlarının kaldığı ve yaşadığı çevreye mümkün olduğu kadar yakın olması gereklidir.
10- Sakat kişiler her türlü istismara, ayrılma, kötüye kullanılabilir ve haysiyet kırıcı yasa ve muamelelere karşı korunmalıdır.
11- Sakat kişiler, şahıslarının ve mallarının korunması elzem olduğu hallerde, yeterli yasal yardımı sağlamaya muktedir olabilmelidirler. Eğer adli durum kendi gelişirse o zaman bu kişinin beden veya zeka durumu tümüyle dikkate alınmalıdır.
12- Sakat kişiler, haklarıyla ilgili her hususta kendilerine ait kuruluşlarla her zaman istişarede bulunabilmelidirler.
13- Bu beyannamede yazılı olan haklar, mümkün olan her türlü uygun vasıtayla sakat kişilere ve ailelerine tam olarak duyurulmalıdır
Acil kan lazım oldugunda ulaşabileceğiniz siteler
ACİL kan arayan duyurular
http://www.kanbankasi.gen.tr/acil-kan-duyulari.php
Kan bankası gönüllüsü olup hayat kurtarmak isterseniz
http://www.kanbankasi.gen.tr/yeni-kayit.php
Kan bankaları merkezleri
http://www.kizilay.org.tr/yeni/kanhi…from=&ucat=13&
Konu ile ilgli merak ettiklerinize cevaplar
http://www.kizilay.org.tr/
Stresi yenmek için, Rahatlamayı Öğrenin: Rahatlama sadece fiziksel kondisyonunuza değil akli ve duygusal süreçlerinize de faydalı olacaktır. Sizin için en etkili olan rahatlama yöntemlerini bulmayı deneyin.
1-Derin ve Ritmik Nefes Alın: Nefes almak.. Ne kadar önemli olabilir ki? İnsanların bir çoğunun rahatlatan ve stres azaltan bir yolla nefes almadığını duyunca şaşırabilirsiniz. Stres önleyici soluma derin ve düzenlidir, nefesin alınışı ve verilişi aşağı yukarı aynı uzunluktadır. Çoğunlukla insanlar düzensiz, hafif nefes alır yada nefeslerini tutarlar. Eğer diğerlerinin soluma yöntemlerine dikkat ederseniz bunu kolayca görebilirsiniz. Soluma her hücrenin güçlü ve sağlıklı kalması için gerekli oksijeni almamızı sağlar. Fiziksel, zihinsel ve duygusal enerjimizi arttırır. Bizi gerilim ve baskıdan uzaklaştırır. Solumamız her an bizimle olan bir işlevimizdir; derin nefes almak rahatlatıcı bir tekniktir ve bedavadır.
2-Olumluya Odaklanın: Bir sorun anında bu durumdan çıkartabileceğiniz olumlu yorumlara odaklanın. Olası tüm olumlu sonuçları göz önünde bulundurun. Hayal gücünüzü serbest bırakın. Herhangi bir durum için düşünebileceğiniz milyonlarca sebep var. İsteyerek olumlu bir yol seçtiğinizde otomatik olarak rahatlar ve içinizde kendinizi daha iyimser hissedersiniz.
3-Çok Fazla Tepki Vermemeye itina Gösterin: Sürekli bir tepkisellik hali sadece hayati durumlarda değil günlük yaşamda da fizyolojik sisteminiz üzerinde bir tehdit oluşturur: kalbiniz, damarlarınız ve tüm vücudunuzda. Aşırı tepkisellik, başka yollar için kullanabileceğiniz kaynakları kullanır. Hayattaki durumları doğru bir şekilde algılamanızın bir yolu kendinize “Bunu bir yıl sonra ne kadar önemsiyor olacağım?” diye sormak olabilir. Hatta bazı durumlarda bu soru “Bir hafta sonra bu durum ne kadar önemli olacak?” diye bile sorulabilir. Çok öfkelendirici görünen birçok şey çoğunlukla kısa sürede unutulur ve yerini kısa bir sürede unutulacak başka bir şey alır ve bu böyle gider.
3-“Hayır” Demeyi Öğrenin; Bu “gerçekçi” –ve sağlıklı- imkanların dışındaki şeyleri yapmaya çalışmamak için bir önlemdir. Aynı zamanda da birileri bunu sizden istedi diye gerçekçi olanın dışındakileri yapmaya çalışmamak için de bir önlem yerine geçer. Kendi sağlıklı varlığınızın yönetiminde siz varsınız. Siz kendinize dikkat etmezseniz kimse etmez –ve sadece siz- kendi kendinizi koruyabilirsiniz.
4- “Hayır” Deyin ve Bu Tercihle İlgili Kendinizi İyi Hissedin: Bazı insanlar kendilerini düşünmenin bencilce olduğuna inanırlar. Onlara çocukken fedakar ve özverili olmaları öğretilmiştir. Bunlar bu dünyanın daha da fazlasına ihtiyaç duyduğu takdir edilesi nitelikler. Fakat diğerlerinin isteklerini, kendi sağlığınızı, fiziksel ve psikolojik tehlikeye atacak kadar çok yerine getirmek dünyayı daha iyi bir yer yapmaz. Bir şeyleri diğerleri size baskı uyguladığı için yapmak hınç oluşumuna yol açar. Hınç ilişkileri her şeyden daha çabuk yok eder. Diğerlerine sadece bunu yapacak enerji ve birikiminiz olduğu zaman yardım etmek hem onlarla ilişkinizi korur hem de sizin hayatınızı kurtarır.
5- Gerçekçi amaçlar oluşturun: Mükemmeliyetçilikten ve suçluluk duygularından kaynaklan stresler, bizim yarattığımız streslerdir. Bunlar, gerçekçi olmayan beklentiler sonucu oluşurlar. Kendinize sorabileceğiniz önemli bir soru: “Kaldırabileceğimden daha fazla mı yük üstleniyorum?” Eğer cevabınız evet ise, bunu neden yaptığınızı sorgulayın. Mükemmele ulaşmaya çalışmak yerine iyi bir iş çıkarmayı kendinize hedef olarak belirleyebilirsiniz.
6- İyi dostluklar Kurun: Güvenebileceğiniz insanlarla yakın ilişkiler kurmak stresi azaltır ve duygusal tatmini yükseltir. Belirsizlik durumlarında güvenebileceğiniz insanlardan alacağınız sosyal destek size daha rahat ve güvenli bir yaşam sunacak.
Ve stresle başa çıkma yeteneğinizi geliştirmeniz için son bir söz; Deneyin. Diğer herhangi bir beceriyle de olduğu gibi stres yönetme becerisi de tekrarlamayla kolaylaşır ve verimliliği artar. Bu ilkeyi kullanarak denemenin, denemenin ve bir daha denemenin ne kadar gerekli olduğunu anlayabilirsiniz.
Çemen
(çimen) : Baklagiller familyasından sarımsı beyaz çiçekli 20-40 santimetre boyunda, bir yıllık, otsu bir bitkidir. Tohumlarında, müsilaj, uçucu ve sabit yağ, trigonellin vardır.
Faydası :
Balgam söktürür. Göğsü yumuşatır. Vücuda rahatlık verir. Şehvet artırır.
Anneler günü anısına
Anneler günü özel bir gün tüm annelerimizi sene de bir de olsa anıyoruz. En içten şükranlarımızla anneler yeri doldurulamayan şefkat yüzlü annelerimiz. Bu gün genelde annelerimize küçük birer hediye alıp gönüllerini alıyoruz. Eğer uzakta isek, telefon açarak gönül alıyoruz. Bunları zaman ayırarak yapmalıyız çünkü, onlar bizim en değerli varlıklarımız. Bize hiç şikayetlenmeden 9 ay karnında beklemiş ve sonrasında erişken yaşa gelene kadar bizim kaygımızı çekmişler. Peygamber efendimiz (s.a.v) bile cennet annelerin ayakları altındadır. buyurmuştur.
Bu değerli günde annelerizi unutmayalım. Bir çiçek bir telefon ihmal etmeyelim. Biz de Mutfak sağlık olarak tüm annelerimizin anneler gününü kutluyoruz.
Kabak Mücveri
Hazırlanışı:
Kabakların kabuklarını soyun ve rendeleyin, rendelediğiniz kabakları elinizle sıkarak fazla sularını atın. Soğanları, maydonozları ve naneyi ince ince doğrayın. Doğradığınız sebzeleri karıştırın, üzerine yumurtaları kırın, baharatları ve kabartma tozunu da ekleyerek çırpın. Azar azar unu ekleyerek iyice çırpın, her kabak aynı oranda su bırakmadığı için un oranı değişebilir. Akışkan ama çok sıvı olmayan bir karışım elde edinceye kadar un ekleyin. Kızartma yapacağınız tavayı ocağa alın ve ısıtın, tava ısındıktan sonra yağı ekleyin, yağ yeterince kızınca mücver karışımını kaşık yardımıyla tavaya alın ve iki tarafını da kızartın.
Malzemeler:
4 adet baklava yufkası
1 su bardağı süt
yarım çay ardağı kakao
1 çay aradağı şeker
1 çay bardağı antep fıstığı
1 yemek kaşığı nişasta
100 gr çikolata rendesi
4 yemek kaşığı sıvıyağ
üzeri için ; antep fıstığı
Yapılışı:
tencereye sütü ve diğer malzemeleri çiklata hariç koyup muhallebi olana kadar karıştırıyoruz ocaktan içine benmari üsulu erittiğimiz çikolatayı karıstırıp sogumasını bekliyoruz. baklava yufkasını açıp arasına sıvıyağ sürüyoruz üzerine bi tane daha koyuyoruz. arasına soğuyan muhallebiden koyup sarıyoruz üzerine sıvıyağ sürüp kızarana kadar pişiriyoruz. soğuyunca fıstık ve hafif pudra şekeri ile servis yapıyoruz. hafif güzel oluyor kat kat a benziyor afiyet olsun
Közlenmiş patlıcan salatası
4 adet büyük boy patlıcan
4 adet büyük boy dolmalık kırmızı biber
1-2 limonun suyu
2 yemek kaşığı zeytinyağı
4 adet çarliston biber
3 adet küçük boy domates
12 adet biberli yeşil zeytin
2 çorba kaşığı doğranmış maydanoz
hazırlanması:
1. dolmalık biberleri ve patlıcanları közleyin. soğuduktan kabuklarını soyup limon suyu ve zeytin yağını karıştırarak hazırladığınız terbiyenin içinde ezin.
2. domatesleri soyun, çarliston biberlerle beraber küp küp kesip karışıma ekleyin. zeytinleri de halka halka kesip ekleyin.
3. servis yaparken üzerlerine maydanoz serpiştirin.
Salça ve keççap lekesini yok etmek için sıcak su ile gliserini eşit miktarlarda karıştırın. Kumaşı bir saat boyunca bu karışımda beklettikten sonra her zaman kullandığınız deterjan ile yıkayın.
Çılbır nedir
Malzemeler
Hazırlanışı
Yumurtaları katı kıvamda haşlayın. Kabuklarını soyup daireler şeklinde doğrayın. Servis yapacağınız tabağa yerleştirin. Üzerine çırpılmış yoğurdu dökün. Tereyağını tavada eriterek pul biberi yakın. Üzerinde gezdirip servis yapın.
Afiyet Olsun…
Koltukların Tozunu Alırken
Elektrik süpürgeniz yoksa ve koltuklarınızın tozunu almanız gerekiyorsa, şu yöntemi uygulayın. Tozunu alacağınız eşyanın üstüne nemli bir bez yayın, beze sopa ile vurarak tozunu çıkarın. Çıkan toz nemli beze yapışacaından hem oda tozlanmaz, hem de eşyalarınız tertemiz olur.
Malzemeler:
1/2 kg taze bezelye
1 adet soğan
2 bardak arpa şehriye
2 kaşık tereyağı
3 bardak tavuk su
Tuz
Yapılışı:
Taze bezelyenin pazarlarımızda gözükmeye başladığı şu günlerde çocuklarımıza harika bir tarif… Taze bezelyeler ayıklandıktan sonra soğanlarla birlikte kavrulur ve tavuk suyunda 20 dakika kadar pişirilir. Tereyağı eritilir ve arpa şehriyeler hafifçe kavrulur. Daha sonra şehriyeler tavuk suyuna atılarak hafif ateşte pişirilir. Tenceremizin kapağı açılmadan 15 dakika da demlenmeye bırakılır ve yemeğimiz sıcak olarak servis edilir.
Yörük Çorbası:
Malzemeler:
Hazırlanması:
Kaplardaki kireci temizlemek için kabın içine yumurta kabuklarını bırakıp kaynatın.Veya bir miktar sirke döküp kaynatın. Kireç’in yok olduğunu göreceksiniz.
Çiçekleriniz Bozuluyorsa Evinizdeki çiçekler bazen böcek yüzünden kurur. Onların çiçek köklerini yemelerini önlemek için sigara külünden yararlanın. Çiçek köküne dökeceğiniz küller, böceğin hastalanıp ölmesini sağlar.
Fransa Ulusal Tüketim Kurumu’nun araştırmasına göre, 19 kola ürününün çoğunda litre başına 20 küpe eşit şekere rastlandı. Lightlardaki tatlandırıcılar sağlığa zararlı çıktı. Ve kolalarda çok düşük miktarda da olsa alkol bulundu.
Fransa’da yapılan bilimsel bir araştırma, şeker deposu kolanın obeziteye yol açtığını ortaya koydu. “60 Millons de consommateurs” (60 Milyon Tüketici) isimli dergi, Fransa Ulusal Tüketim Kurumu’nun (INC) kolalı içecekler üzerindeki araştırmasının sonuçlarına açıkladı. Dergi, ülkede sağlık tartışmasına yol açan sonuçların “şaşkınlık verici” olduğunu ve bu içeceği tüketenlerin artık daha temkinli olması gerektiği yorumunu yaptı.
En büyük tehlikenin koladaki şeker miktarıyla ilgili olduğunu belirten INC, tam 19 kola markası (Coca-Cola, Pepsi, Auchan, Cora, Casino, Leader Price, Man U-Cola, v.b.) üzerinde yaptığı araştırmada; şeker, tatlandırıcı, katkı maddeleri, kafein ve alkole rastladı. Çoğunda litre başına 100 gramdan fazla, yani 20 küpe eşit şekere rastlanırken, bu rakam Coca- Cola’da 18, Pepsi de ise 17 olarak açıklandı. “Light” kolaya gelince; tatlandırıcı miktarının “vücuda zarar verecek kadar çok oranda” olduğu belirildi. Kurum, fazla şeker tüketiminin başta obezite olmak üzere, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yol açtığı hatırlattı.
Bilim insanları, laboratuvardaki incelemede sürpriz bir şekilde tarçın, Hindistan cevizi ve turunçgiller gibi bazı bitki ve meyvelerin bulgularını da elde etti. Kurum, bazı insanların bu bitki ve meyvelere karşı alerjik olduğunu hatırlatarak, giderek artan gıda alerjilerinin bir nedeninin de kola olabileceği belirtildi. Daha önce gazlı içeceklerde bulunduğu bilinmeyen “terpen”in doğal ürün bileşeni olarak aroma yaratmakta kullanıldığı keşfedildi. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde kanserojen olarak kabul edilen fosforik asit veya amonyum sülfat karamel E150D isimli gıda renklendirmekte kullanılan tartışmalı içeriğin de kola üretiminde kullanıldığı ortaya çıktı.
ÇOK DÜŞÜK ORANDA ALKOL
En şaşırtıcı veriyse kolada alkola rastlanması oldu.Araştırmaların yapıldığı da 10 içecekte alkole rastlandığını belirten uzmanlar, bu oranın ülkede alkollü içecek kabul edilen yüzde 1.2 oranından çok daha düşük, 0.001 oranında olduğunu bildirdi.
Bu da litre başına 10 mg alkole karşılık geliyor. Fransa’daki Coca-Cola direktörü Michel Pepin “gizli formülü gereği” bazı aşamalarda alkolün kullanmış olabileceğini belirtirken, Pepsi adına konuşan bir sözcü de bazı içeceklerde “alkolün izine rastlanabileceğini”, ancak Pepsi Cola’nın “alkol içermediğini” söyledi.
Balık eti deniz veya tatlı sularda yakalanan soğuk kanlı solungaçları ile
solunum yapan hayvanların besin olarak kullanılan etleridir.
Midye, yengeç,
ıstakoz gibi etleri yenen birçok kabuklu deniz hayvanı mevcuttur ancak bunlar
balık eti sayılmaz. Bunlar balık etiyle birlikte deniz ürünleri olarak
sınıflandırılır.
Balık eti, tavuk eti ve hindi eti gibi kümes hayvanlarının
etleriyle birlikte beyaz et olarak tanınır. Balık etinde doymuş yağ veya
kolesterol oranı çok düşük olduğu gibi protein ve Omega-3 yağ asidi oranı çok
yüksektir. Balık etinin tek kötü tarafı kirlenen denizlerde yakalanan balıklarda
sağlığa zararlı bazı maddelerin bulunabilmesidir. Çok miktarda tüketildiği zaman
bazı balıklarda bulunan cıva oranı sağlığa zararlı boyutlara
ulaşabilmektedir.
Balık eti kızartma, ızgara, buğulama, fırında veya yahni
olarak yenebilir. Bazan balık eti bol olduğu mevsimlerde çiroz halinde
kurutularak saklanır ve sonradan yenir. Sardalye ve ton balığı gibi bazı
balıklar konserve yapılarak satılırlar.
Balık eti pirinç veya ekmek içiyle
doldurularak dolma halinde de hazırlanabilir. Uskumru dolması Türk mutfağının
ilginç yemeklerinden biridir. Balık etini pirinçle sararak yapılan suşhi de
Japon mutfağının en tanınmış yemeklerindendir. Hazar denizinde yaşayan Mersin
balığının yumurtasından yapılan havyar çok sevilen ama çok pahalı bir balık
ürünüdür.
FAYDALARI
Kalp hastalıklarına
yakalanan ve bu nedenle hayatını kaybedenlerin yaş ortalaması gün geçtikçe
düşmesi kalp sağlığına yönelik tıbbi çalışmaların hergün gelişme kaydetmesine
karşın, bu hastalıklara yakalanmamak için çok önemli bir besini tavsiye
etmektedirler: BALIK…
Balık hem insan vücudu için gerekli maddeleri
sağlar; hem de bedeni çeşitli hastalık risklerinden uzak tutacak içeriğe
sahiptir. Örneğin içerdiği Omega-3 asidi ile vücudu adeta bir kalkan gibi korur.
Balık düzenli olarak tüketilirse kalp hastalıkları riskini azalttığı gibi
bağışıklık sistemini de güçlendirmektedir.
BALIK ETiNiN FAYDALARI
1-Özellikle protein, D vitamini ve eser elementler (vücutta
çok az bulunup vücuda çok faydalı maddeler) açısından mükemmel besin kaynağıdır.
2-İçerdiği fosfor, sülfür, vanadyum gibi mineraller
sayesinde büyümeyi ve dokuların iyileşmesini sağlar.
3-Sağlıklı dişetleri ve diş yapısı oluşmasına yardımcı
olur.
4-Cilt rengini güzelleştirir.
5-Saçların daha dayanıklı olmasını sağlar.
6-Bakteriyel enfeksiyonlarda mücadeleye katkıda
bulunur.
7-Kandaki kolesterolü düzenleyici etkisiyle
kalp krizinin önlenmesinde önemli rol oynar.
8-Nişasta ve yağların parçalanarak vücutta kullanılmasına
yardım eder.
9-Eklem sağlığına faydalıdır.
10-Şeker hastalarının tedavisinde kullanılır.
11-Depresyon ve şizofreni belirtilerini hafifletir.
12-Yanık tedavisinde faydası vardır.
13-Migren hastalarında faydası kanıtlanmıştır.
14-Glokom(göz içinde basınç artması nedeniyle meydana gelen
körlük) tedavisnde faydası vardır.
Omega-3: İnsan
vücudu için Omega-3 yağ asitleri zaruri yağ asitleri olarak tıbben kabul
edilmiştir. Bu doymamış yağ asitlerini vücut üretemez ve kesinlikle dışarıdan
besinlerle alınmalıdır ve balık eti çok zengindir. İnsan beynindeki yağın ana
bileşimi omega-3 yağ asitlerini içeren DHA’dır.Kısacası balıkta bulunan Omega-3
yağ asidi, kandaki kolesterolü düşürür, ayrıca yine kandaki trigliserid ve kan
basıncını düşürerek kalp sağlığını korur. Yüksek kolesterol kalp krizi
sebebidir.
Elektrik süpürgeniz yoksa ve koltuklarınızın tozunu almanız gerekiyorsa, şu yöntemi uygulayın. Tozunu alacağınız eşyanın üstüne nemli bir bez yayın, beze sopa ile vurarak tozunu çıkarın. Çıkan toz nemli beze yapışacaından hem oda tozlanmaz, hem de eşyalarınız tertemiz olur.
Yanmış süt kokusunu yok etmek için tencerenin üzerine ıslak bir bez koyun daha sonra bezin tencerenin üzerinden kaldırıp, durulayarak tencerenin üzerine örtün. bu işlemi birkaç kez tekrarlayın.
Güvelerden nasıl kurtulunur
Güvelerin dolaplarınızı istila etmelerini önlemek için, büyükçe bir portakal alın, üzerine kabuğu görünmeyecek kadar sık biçimde karanfil batırın. Bu karanfilli portakalı giyecek dolabınıza ya da sandığın bir köşesine koyun. Böylece güveleri giyecek dolaplarınızdan uzak tutmuş olursunuz.
Evde kullandığınız çeşitli mumların artıklarını atmayıp biriktiriniz.
Sonra bunları eski bir madeni kap içinde ateşte eritiniz.
Eski bir bardağın içine fitil yerine geçecek kalınca bir sicim parçası sarkıttıktan sonra mum eriğini bu bardağa döküp donmasını bekleyin.
Böylece yeni bir mum elde etmiş olursunuz.
Fasulye Çorbası
MALZEMELER
250 gr kuru fasulye
1 orta boy soğan
1 dis sarımsak
1 buke garni (maydanoz kökü, defne yaprağı, kekik sapı vb bağlı olarak)
4 sap kereviz
2 ince sap pırasa
2 tepeleme yemek kaşığı tereyağ
4 orta boy domates tuz
YAPILIŞ TARİFİ
1-Fasulyeleri ayıklayıp 4-5 saat soğuk suyla ıslatın. Suyunu sÜzÜp 2 ½ litre
sıcak suyla ateşe koyun. 1 adet soğan, sarımsak ve buke garniyi katın.
2-Kereviz ve pırasayı küçük parçalar halinde dograyip 1 kasik yağla kısık
ateŞ üzerinde pişmeye birakin. Domatesin kabuklarini ve cekirdeklerini
cikartip dogradiktan sonra karisima ekleyin.
3-Fasulye yumusayinca icinden sogan ve buke garniyi cikartip domatesli
karisima katin. Sonra da pure makinasindan gecirin, tekrar atese koyup
yeterince tuz katin. Servisten once yumurta sarisini 2-3 kasik corbayla
alistirarak sulandirin ve kalan 1 kasik yagla birlikte corbaya katin.
Yagda kizdirilmis ekmeklerle servis yapin.
IV. Uluslararası Sağlıkta Performans ve Kalite Kongresi kapsamında gerçekleştirilen ve bu yıl 3.’sü düzenlenen SKS Bilgi Yarışması başvuruları başlamıştır. Başvuru profilini Kamu/Üniversite ve Özel Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Hemşire/Ebe olarak görev yapan sağlık çalışanlarımız oluşturmaktadır.
Başvuru için; 13 – 17 Mart 2013 tarihleri arasında www.esksakademi.saglik.gov.tr web adresindeki Başvuru sekmesinde yer alan Bilgi Yarışması linki tıklanmalı ve açılacak Form doğru ve eksiksiz olarak doldurulmalıdır.
Başvuru profili (Hemşire/Ebe) uygun olan tüm adaylar için sınav bilgileri hakkında bilahare duyuru yapılacaktır. Bilgi yarışması sınavı www.esksakademi.saglik.gov.trweb adresi üzerinden online olarak 10 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirilecektir.
İlgililere duyurulur.
Not: Sınav online olarak çoktan seçmeli sorular şeklinde yapılacak olup, sınav soruları “SKS Işığında Kalite 1.Cilt, 2.Cilt ve 3.Cilt” kitaplarından hazırlanacaktır. İlgili yayınlara www.kalite.saglik.gov.tr web adresinde bulunan YAYINLAR linkinden ulaşılabilmektedir.
Malzemeler
Süzdüğünüz bezelyeyi ilave ederek karıştırın. Et suyunu ekleyerek kaynatın. lnce ince kıyılmış dereotunu üzerine serpin. Dilerseniz kızdırılmış kırmızıbiber de dökebilirsiniz. Kızarmış ekmekle servis yapın.
1 adet havuç
2 dal pırasa
1 adet küçük boy kereviz
1 adet kuru soğan
4 yaprak beyaz lahana
2 su bardağı su ya da et suyu
1 su bardağı süt
2 tatlı kaşığı tereyağı veya zeytinyağ
Terbiyesi:
2 adet yumurtanın sarısı
1 çay kaşığı tuz, karabiber
Pırasa, lahana, havuç, ve kerevizi ayıklayıp, yıkayın.
İnce ince doğrayarak bir kenara alın.
Çorba tenceresine küp küp doğranmış kuru soğan ile tereyağını(veya zeytinyağ) koyun ve karıştırarak soğanı pembeleştirin.
Üzerine ayıkladığınız sebzeleri ekleyin.
Birkaç sefer karıştırarak hafifçe kavurun
6 su bardağı su ya da et suyunu koyup, tekrar karıştırın.
15 dakika kadar pişirip tuzunu, karabiberini ekleyin.
Sebzeler pişince bir kasede yumurta sarılarıyla sütü iyice çırpın;’’bu çorbamızın terbiyesi olacak’’.
Çorba suyundan da katarak bu karışımı ılıtın.
Sürekli karıştırarak çorbaya katın.
Bir taşım daha kaynatıp, ocaktan alın.
Afiyet şeker olsun…
Malzemeler:
2 yemek kaşığı sıvıyağ
2 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı salça
5 adet rendelenmiş domates
5 su bardağı su
2 yemek kaşığı süt
tuz
Hazırlanması:
2 yemek kaşığı sıvıyağ ile 2 yemek kaşığı unu biraz kavurun.
1 yemek kaşığı salça ile 5 adet rendelenmiş domates ekleyin. Topaklanırsa bu aşamada el blendırı ile karıştırın.
Daha sonra 5 su bardağı su ekleyin.Koyulaşana kadar karıştırarak pişirin.
Servis yaparken tencereye sütü ve tuzu ilave edin.
İsteğe göre üzerine kaşar rendesi serpin.
Malzemeler.
* 6 su bardağı su
* 1 su bardağı un,Tuz
Çorba için:
* l küçük tavuk (veya iki tavuğun göğüs eti)
* I çorba kaşığı Sana
* 12 kaşık kırmızı biber (arzuya göre acılı olabilir)
* 12 kaşık salça
* 6 su bardağı su
* 1 çorba kaşığı un
*1 limon
Yapılışı:
ARABASI ÇORBASI
ARABASI ÇORBASI
Hamurun Yapılışı:
1. 3 su bardağı suyu,tuz ilave ederek,kaynatın.
2. Kalan su ile unu bulamaç haline getirin; tel süzgeçten geçirin.Kaynayan suya hızlı hızlı karıştırak ilave edin.
3. Sürekli karıştırarak,muhallebi kıvamında pişirin.
4. Yaklaşık iki parmak kalınlığında bir tepsiye boşaltıp soğutun; soğuyunca buzdolabına kaldırın.tepsiyi ilk önce biraz ıslatın
5. Çorbanın yanında servis yapmak için, baklava şeklinde kesin.
Çorbanın Yapılısı:
1. Bir tencereye su koyarak,tavuk,l kaşık salça ve kırmızı biberi katıp kaynatın.
2. Etleri yumuşayınca, parmak büyüklüğünde parçalar halinde didikleyın.
3. Ayrı bir tencerede.Sana ile unu karıştırarak rengi fazla değişmeden kavurun.Bu meyanenin içine salçanın ve kırmızı biberin geri kalanını ekleyip 3-4 dakika karıştırın.
4. Bu karışımı,sıcak tavuk suyuna karıştırarak ilave edin.
5. Didilmiş tavuk etlerini ekleyin, kaynatın.
6. Yanında hamuru ve bol limon ile servis yapın.
Kabak Çorbası
Malzemeler:
3 adet ortaboy kabak
1 adet ortaboy patates
1 adet ortaboy soğan
1 adet ortaboy havuç
1 litre sıcak su (et suyuda kullanılabilir)
Zeytinyağı
Tuz, istenilen baharatlar
İsteğe göre et bulyon
Yapılışı:
Tüm sebzelerin kabuklarını soyun ve küp küp doğrayın.Zeytinyağını tencereye alın,sebzeleri ekleyerek 4-5 dakika orta ateşte kavurun.. Üzerine suyu ekleyerek sebzeler tamamen yumuşayana kadar orta ateşte pişirmeye devam edin. (Eksilirse üzerine su ekleyebilirsiniz.)
Yumuşayan sebzeleri tenceredeyken pürüssüz bir kıvam yakalayıncaya kadar blendırdan geçirin. Tuz ve baharatlarla tatlandırarak sıcak servis yapın.
Genel olarak bir psikolojik test , standart koşullarda yapılan gözlem yada görüşme anlamını taşır.Psikolojik test bireylerin yeteneklerini , becerileri, performansları, güdüleri,tutumları, savunmaları vb hakkında bilgi verbilecek soruların sorulmasına olanak sağlayan sistemli bir yaklaşımdır.Test maddesi olarak isimlendirilen test sorularının içeriği, şekli ,dizilişi ve sunuluşu standart hale getirilmiş olduğundan, uygulama koşulları bireyden bireyeveya zaman aralıkları içerisinde değişmez.Böylelikle yanıt farklarının ( puanların),ölçme koşullarından değil, ölçülen davranışdaki / nitelikteki bireysel farklılıklardan geldiğini söyleme olanağı elde edilebilir.Testlerin teknik tanımlarına bir örnek olarak şu tanım gösterilebilir: psikolojik test kişinin davranışını standart koşullar altında gözlemek ve tanımlamak için kullanılan sistematik bir yöntemdir.
Kuramsal açıdan kişil farklarının saptanması psikolojinin önemli bir işlevini oluşturur.Bireyler arası farklılıklar, kişiye has niteliklerdir.Bu nitelikler, bireylerin davranışlarını belirlemede ve yordamada önemlidir.Gözlenen davranış farklılıklarına olan kişilik katkısını anlayabilmek için ölçme ve değerlendirmeden yararlanılır.Testlerden elde edilen puanlar kullanılarak zeka, kavrama yeteneği, kaygı, saldırganlık vb. pek çok psikolojik boyutta bireyler bir dağılım çizelgesi üzerinde birbirleri ile karşılaştırılarak farklılık saptanır.Birey için en uygun olan bir okulun, uzmanlaşma dalının, mesleğin, işin yada tedavinin saptanabilmesi, o birey hakkında güvenilir ve geçerli bilgileri üretmekle olanaklıdır.Bireyin psikososyal güçlerini yada yetersizliklerini saptamak, yaşamlarını etkin bir biçimde planlamada yardımcı olmak açısından psikolojik testler önemlidir. Psikolojik testleri sınıflandırmak istersek şu ölçütlerden yararlanabiliriz:
1- Testin (ölçmenin) temel felsefesi
2- Ölçülen davranışın niteliği
3- Testin içeriği
4- Sorulara verilen yanıt türü
5- Testin uygulama şekli
6- Veri toplama tekniği
Psikolojik testleri aşağıdaki gibi guruplayabiliriz:
1- Genek zeka testleri
a) Bireysel zeka testleri
b) Grup zeka testleri
c) Gelişim ölçekleri
2- Özel yetenek ve beceri testleri
a) Özel yetenek testleri
b) Eğitim testleri
c) Mesleki testler
d) Psikomotor ve klinik testler
3- Kişilik testleri
a) Kişilik test ve envalterleri
b) Projektif testler
c) İlgi ve tutum envalterleri
Psikoloji Nedir?
İnsan ve hayvan davranışlarıyla ve bilişsel süreçleriyle ilgilenen psikoloji biliminin 125 yıllık bir tarihi vardır. Bu genç yaşına rağmen psikoloji, biyolojiden sosyolojiye kadar uzanan oldukça geniş kapsamlı bir alandır. Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışlarla ilintili psikolojik, sosyal ve biyolojik süreçleri inceleyen bir alandır. Bir meslek olarak ise psikoloji, psikoloji bilgilerinin insan sorunlarını çözmek için kullanılmasıdır. Bu bilginin kullanılması psikolojinin alt alanlarına göre değişmekle birlikte dili iyi kullanma, araştırma, istatistiksel analiz ve empati gibi bazı özel beceri ve yetenekleri gerektirir.
Psikologlar iki önemli ilişki üzerinde çalışırlar: ilki, beyin ve davranış, ikincisi ise çevre ve davranış ilişkisidir. Psikologlar hem araştırmacı olarak gözlem, deney ve analiz gibi bilimsel yöntemleri izlemek hem de bilimsel bulguları uygulamak için yaratıcı olmak durumundadırlar. Psikologlar araştırma yaparak geliştirdikleri kuramları sınarlar ve araştırmalar sonucu ortaya çıkan yeni bilgileri uygulama alanında çalışanların kullanımına sunarlar. Ayrıca, bireylerin ve toplumların değişen gereksinimlerini karşılamak amacıyla yeni yaklaşımlar geliştirirler.
Psikoloji oldukça geniş bir alandır. Psikologlar temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yaparlar, toplumdaki örgütlere ve diğer kurumlara danışmanlık hizmeti verirler, bireylere tanı koyar ve tedavi ederler, lise ve üniversitelerde psikoloji öğretirler, çeşitli testler kullanarak zekayı ve kişiliği ölçerler, davranışları ve bilişsel işlevleri değerlendirip gerekli durumlarda yardımcı olurlar. Bireylerin hem birbirleri ile hem de makineler ile nasıl ilişki içine girdiklerini araştırıp, bu ilişkileri iyileştirmeye çalışırlar.
Psikologlar bazı işlerde bağımsız olarak çalışırken diğerlerinde doktor, hukukçu, okul personeli, bilgisayar uzmanı, mühendis, yasa koyucu, polis, asker ve yöneticiler ile takım halinde çalışarak toplumun her alanına katkıda bulunurlar. Bu yüzden psikologları, laboratuvarlarda, hastanelerde, adliyede, okullarda, üniversitelerde halk sağlığı merkezlerinde, kitle iletişiminde, hapishanelerde ve pek çok başka işyerinde görebilirsiniz. Örneğin stresi yenip performansı artırmaya yönelik programlarda yönetici veya sporcularla birlikte çalışırlar. Adli kararlar için hukukçulara gerekli bilgi ve önerileri sağlarlar. Okul reformunda eğitimcilerle, psikiyatri kliniklerinde psikiyatrist ve sosyal çalışmacılarla, pediatri, onkoloji ve nöroloji gibi kliniklerde de uzman doktorlarla birlikte çalışırlar. Uçak kazası ya da bombalama gibi bir felaketin hemen ardından ortaya çıkan şok sürecinde kaza kurbanlarına yardımcı olurlar. Hukuk ve halk sağlığı alanlarında çalışanlarla birlikte takım halinde çalışarak bu tür olayların nedenlerini analiz ederler ve tekrarlanmasını önlemek için yollar bulmaya çalışırlar.
Psikolojide çalışma alanlarının hem sayısı hem de etkinliği gün geçtikçe artmaktadır. ABD’de yapılan bir öngörüye göre psikoloji, 2005 yılına kadar en hızlı gelişen üçüncü alan olacak ve bir kaç 10 yıl içinde de bu gelişme sürecektir. Toplumdaki sorunların çoğunluğunun insan davranışıyla ilişkili olduğu düşünülürse psikolojinin çok fazla sayıda çalışma alanı olduğunu görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Örneğin uyuşturucu kullanımı, kişisel ilişkilerdeki güçlükler, sokakta ve evde şiddet, kendi sağlığımıza ve çevremize zarar veren davranışlarımız gibi bireysel ve toplumsal sorunlar, psikologların ilgilendikleri sorunlar arasındadır. Psikologlar, bilimsel yöntemle bilgi toplama, bilgiyi analiz etme, önleme ve müdahale stratejileri geliştirme gibi yollarla sorunların çözümüne katkıda bulunurlar. Örneğin, psikologlar, yaşlıların sayısının hızla arttığı dünyamızda evleri ve işyerlerini bu grup için daha uygun hale getirmek üzere araştırma ve uygulama yapmaktadırlar.
Elektronik alanında yaşanan devrim, kullanıcı dostu teknoloji ve eğitim gerektirmekte ve psikologlar bu konuda mühendislerle birlikte çalışmaktadırlar. Günümüzde sayıları gittikçe artan çalışan kadınlar işverenden aile gereksinimlerine uygun bir işyeri yapılanması talep etmekte ve psikologlar da gereksinim duyulan değişmeler konusunda işverenlere yardımcı olmaktadırlar. Büyük toplumsal değişimlerin yaşandığı ve farklı kültürleri içeren ülkelerde toplumsal değişimin birey üzerindeki etkilerini ve kültürel farklılıkları anlamada kullanılacak önemli bilgi ve becerileri ortaya koymaktadırlar. Bunların yanı sıra öğrenme ve bellek konularındaki araştırmalarda kaydedilen gelişmeler ile beden ve ruh sağlığının içiçeliği Psikoloji bilimini her zamankinden daha ilginç bir hale getirmektedir. Örneğin, hatırlamanın pasif bir süreç olmadığı, bireylerin belleklerindeki geçmiş bir olaya ait bölük-pörçük bilgileri, kendi yorumlarıyla birleştirip aktif olarak yeniden yapılandırdıkları dolayısıyla da tanık ifadelerine tam olarak güvenmenin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Beden ve ruh sağlığının içiçeliğine en iyi örnek ise, aşırı yarışmacı, sabırsız, telaşlı, aynı anda birden fazla işi yapmaya çalışan ve diğer insanlara karşı olumsuz inanç ve davranış içinde olan “A tipi” kişilik özelliğinin, ani kalp krizlerinin en önemli yordayıcısı olmasıdır.
Psikologların çoğu işlerini severler; çünkü, sağlık ocaklarında doktorlarla birlikte çalışmaktan bilgisayar kullanmaya kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde çalışıyor olmak heyecan vericidir. Bunun da ötesinde psikologlar kendilerini bireylerin günlük yaşamlarındaki iniş-çıkışlarla başedebilmelerine yardımcı olmaya adamışlardır.Psikolojiyi öğrenmek ve bilmek pek çok diğer meslek dalları için de önemli bir avantajdır. Örneğin, işverenlerin çoğu psikoloji derslerinin kazandırdığı bilgi toplama , analiz etme, yorumlama, istatistik ve deneysel desen kurma gibi becerilere ilgi duymaktadırlar.
Psikologların uzmanlaşabilecekleri alan sayısı oldukça fazladır ve bu nedenle kendilerini farklı etiketlerle tanımlarlar. Aşağıda size genel bir fikir verebilmek için bazı alanlar tanıtılmıştır. Psikoloji insan ve hayvan davranışını anlamamızı sağlayan hem bir araştırma, hem de insana ait sorunların çözüldüğü bir uygulama alanıdır. Aşağıda tanıtılan alt alanlarda psikologlar, araştırmacı, uygulamacı ya da her iki rolde birden çalışırlar. Psikolojinin en önemli özelliklerinden biri de bilimin uygulama ile birlikte yer alması ve ikisinin birlikte ilerlemesidir.
Sebze çorbası
Malzemeler
1 küçük boy havuç
1 küçük boy domates
1 küçük boy patates
1 küçük boy kabak
¼ arpacık soğanı
2 çorba kaşığı yağsız dana kıyması
1 çorba kaşığı sıvı yağ
Yapılışı
Bütün sebzeler yıkanıp temizlendikten sonra küçük parçalar halinde doğranır veya rendelenir. Kıyma ve sıvı yağ da ilave edilerek 2 su bardağı su ilave edilerek haşlanır. Sebzelerin büyüklüğüne göre kullanılacak su miktarı değişebilir. Çorba pişirildikten sonra çocuğun ayına bağlı olarak tel süzgeçten geçirilebilir veya çatalla ezilerek yedirilir. Ayrıca kullanılacak sebzeler de mevsime göre değiştirilebilir. Genellikle tercih edilen bamya, taze fasulye veya pırasa gibi liften zengin sebzelerin kullanılmamasıdır. Barsak hareketlerini arttırarak dışkıyı yumuşatabilir.
Sağlık hizmetlerinde vazgeçilmez bir öneme sahip olan hasta ve çalışan güvenliğinin ülkemiz sağlık gündeminde sürekliliğinin sağlanması ve sağlık çalışanlarında güvenlik kültürünün geliştirilmesi amacı ile gerçekleştirdiğimiz “Hasta ve Çalışan Güvenliği” sempozyumlarının 11.’sini Diyarbakır’da düzenliyoruz.
Sempozyum, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığının koordinasyonunda Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü, Diyarbakır Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Dicle Üniversitesi ve Halk Sağlığı Müdürlüğü işbirliği ile 06 Nisan 2013tarihinde gerçekleştirilecektir.
Diyarbakır ilindeki sağlık yöneticileri başta olmak üzere, tüm kalite yönetim direktörleri, bölüm kalite sorumluları ve sağlık çalışanları sempozyuma davetlidir. Katılım için aşağıda iletişim bilgileri yer alan Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü ile irtibata geçilmesi gerekmektedir.
Önemle duyurulur.
Sempozyum programı için tıklayınız.
Sempozyum Yeri:
Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi-Diyarbakır
İletişim:
İl Sağlık Müdürlüğü Kalite Koordinatörlüğü
Tel: 0 412 228 69 94/127
Şehriye Çorbası yapılışı
Malzemeler:
2 yemek kaşığı margarin
yarım su bardağı şehriye (tel yada arpa şehriye olabilir)
1 yemek kaşığı salça
2 adet domates
1 su bardağı tavuk suyu
4 su bardağı kaynar su
Hazırlanışı
Domatesleri rendeliyoruz (kabukları ayrılacaktır). Tencerede yağı eritip salçayı ve ardından rendelenmiş domatesleri ekliyoruz. Sonra suyu ve tavuk suyunu ilave ediyoruz. Su kaynadıktan sonra içerisine bir miktar tuz ve şehriyelerimizikatıyoruz.Şehriyelerimiz yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun.
Balık Temizleme Yöntemleri
* Pulsuz ve küçük boydaki balıkları temizlerken bıçağa gerek yoktur.
* Balığı sol avucunuzun içine alıp, sağ elinizin işaret ve başparmağı ile balığın kafasını koparın ve sonra başparmağınızı karnına sokup yararak temizleyin. Ardından bol suyla iyice yıkamanız gerekir.
* Balıkları kılçıklı bırakabileceğiniz gibi, pişireceğiniz yemeğe veya kendi arzunuza göre fileto olarak da çıkarabilirsiniz. Bu işlem için karnını yardığınız parmağınızı hiç çıkarmadan kuyruğa kadar yürütmek ve sonra kılçığı ileri geri hafifçe oynatıp yumuşak hareketlerle yerinden çıkarmak yeterlidir.
* Bu balıklar küçük olduğu için filetoları genelde birbirinden ayırmaya gerek yoktur.
* Filetoları açık veya kapanmış olarak kullanabilirsiniz. Bunun istisnaları ile filetonun ne şekilde kullanılacağı genelde yemek tariflerinde belirtilir.
* Sardalya pullu balık olmakla birlikte yine aynı yöntemle ayıklanır. Ancak ayıklamadan önce parmaklarınızla pullarını kazıyabilirsiniz. Bu işlem için bıçak kullanmaya gerek yoktur, çünkü pullar iri ve yumuşak olduğu için parmak temasıyla yerinden ayrılır.
Yayla Çorbası
Malzemeler (6 kişilik )
Hazırlanışı
- ilk olarak pirinçleri yıkayarak su içerisinde haşlamaya bırakalım.
- Büyük bir kasede yoğurt, un ve yumurta sarısını içerisine biraz su katarak çırpalım.
- Pirinçler haşlandıktan sonra haşlama suyundan 2,3 kepçe suyu yoğurt karışımına ilave edelim.
- Yavaş yavaş tencereye karışımı karıştırarak boşaltalım.
- Kaynadıktan sonra tuzunu atalım.
- En son üzerine nane yakarak gezdirelim.
- Afiyet olsun…
Dil Çorbası
Malzemeler
Dil Çorbası nasıl yapılır?
Beslenme eksikliği ve beslenme düzensizliğine çocukluk ve ergenlik döneminde önlem alınmazsa beslenme ile ilgili sorunlar ilerleyen yaşlarda bir çok sağlık sorununun ve hastalığın oluşmasına neden olur. Sağlık, bireyin doğuştan edindiği kalıtsal özelliklerle; fiziki, biyolojik, sosyal çevre faktörleri arasında oluşan bileşkendir. Bu faktörlerden beslenme sağlık açısından çok önemli bir faktördür.
Beslenme düzeni çocukların büyüme ve gelişimini direkmen etkiler. Düzenli ve yeterli beslenmeyen çocukların gelişimi yavaşlar ve yaşıtlarına oranla geriler.Ergenlik dönemi geçtikten sonra, bu gerilemeler artık düzeltilemez. Bu sorunu yaşayan çocuklar, ilerleyen yıllarda kısa boylu, cılız,zayıf bünyeli yetişkinler olarak kalacaklardır.Yetersiz ve dengesiz beslenme çocuğun sadece bedensel gelişimini değil zihinsel gelişimininde geri kalmasınada sebep olur.
Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklarda bu durum beyin hücrelerinin sayısını olumsuz etkiler. Beslenme bozuklukları bireylerde enfeksiyon hastalıklarının meydana gelmesine veya hastalıkların ağır seyretmesine en büyük nedendir. Birçok hastalık dengesiz beslenme sorunu olanlarda, beslenme sorunu olmayan bireylere oranla daha sık görülür.
Çocukluk döneminde aşırı beslenen veya aşırı enerji veren besinleri tüketen çocuklar ise şişmanlık sorunuyla karşılaşırlar.Çocukluk döneminde aşırı beslenme ve şişmanlık sorunuyla karşılaşan bireyler erişkin yaşa geldiklerinde tansiyon yüksekliği, kalp hastalıkları, şeker hastalığı gibi sorunlarla karşılaşırlar.
Görüldüğü gibi özellikle çoçukluk yıllarında beslenme çok önemlidir. Beslenme olması gerektiği şekilde düzenli ve dengeli tutulursa; yetersiz beslenmeden ve aşırı beslenmeden dolayı ortaya çıkan sorunlarla daha az karşılaşırız.
mutfaksaglik.com
Kireç Lekesi
Eğer lavabonuzda çirkin kireç lekeleri oluşuyorsa, yarım Limonla hızlı şekilde ovmayı deneyin. Sonra su ile çalkalayın ve kuru bir bezle kurulayın. Su koyup kaynattığınız kapların iç kısımları zamanla kireçle kaplanır. Sivri uçlu bir bıçakla ne kadar kazırsanız kazıyın, bu kireç tabakasını tam olarak çıkartmanız mümkün değildir. En iyisi, bu kapların içine soyduğunuz patates kabuklarını koyup uzun süre kaynatmaktır. Zamanla içini kirecin kapladığı çaydanlığınızı, boşken kısık ateşin üzerine koyun. Çaydanlığı yakmamaya dikkat ederek, bir süre bu şekilde ısıtın. Göreceksiniz, kuruyan kireci kolayca çıkartabileceksiniz.
Kara Lahana Çorbası
Malzemeler (6 Kişilik)
1 çay bardağı kuru fasulye
1 çay bardağı kırıklı mısır (korkota)
6 su bardağı su
1 soğan
2 çorba kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı salça (veya 2 domates)
8-10 yaprak karalahana
Karabiber,
kırmızıbiber
Tuz
Fasulyeyi ve yarmayı yıkayıp bir gece önceden 3 su bardağı suyla ıslatın. Ertesi gün 3 su bardağı suyu da üzerine ekleyerek yumuşayıncaya kadar yaklaşık 45-50 dakika pişirin. Lahanayı yıkayın, kıyın. 5-6 dakika az suyla haşlayıp süzün.
Soğanı incecik kıyın, tereyağı ile beraber derin bir tencereye koyun. Kısık ateşte pembeleşinceye kadar kavurun. Salçayı (küp küp doğranmış domatesi) ve arzu ettiğiniz kadar tuzu ekleyin. Güzel kokusu gelene kadar kavurmaya devam edin. Fasulye ve yarmayı, pişirdiğiniz suyuyla beraber tencereye katın. Kırmız biber ve karabiber ilave edin. Orta hararetli ateşte kaynamaya bırakın. Lahanayı çorbaya ilave ederek kısık ateşte 15-20 dakika daha pişirin. Sıcak servis yapın.
Beslenme eksikliği ve beslenme düzensizliğine çocukluk ve ergenlik döneminde önlem alınmazsa beslenme ile ilgili sorunlar ilerleyen yaşlarda bir çok sağlık sorununun ve hastalığın oluşmasına neden olur. Sağlık, bireyin doğuştan edindiği kalıtsal özelliklerle; fiziki, biyolojik, sosyal çevre faktörleri arasında oluşan bileşkendir. Bu faktörlerden beslenme sağlık açısından çok önemli bir faktördür.
Beslenme düzeni çocukların büyüme ve gelişimini direkmen etkiler. Düzenli ve yeterli beslenmeyen çocukların gelişimi yavaşlar ve yaşıtlarına oranla geriler.Ergenlik dönemi geçtikten sonra, bu gerilemeler artık düzeltilemez. Bu sorunu yaşayan çocuklar, ilerleyen yıllarda kısa boylu, cılız,zayıf bünyeli yetişkinler olarak kalacaklardır.Yetersiz ve dengesiz beslenme çocuğun sadece bedensel gelişimini değil zihinsel gelişimininde geri kalmasınada sebep olur.
Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklarda bu durum beyin hücrelerinin sayısını olumsuz etkiler. Beslenme bozuklukları bireylerde enfeksiyon hastalıklarının meydana gelmesine veya hastalıkların ağır seyretmesine en büyük nedendir. Birçok hastalık dengesiz beslenme sorunu olanlarda, beslenme sorunu olmayan bireylere oranla daha sık görülür.
Çocukluk döneminde aşırı beslenen veya aşırı enerji veren besinleri tüketen çocuklar ise şişmanlık sorunuyla karşılaşırlar.Çocukluk döneminde aşırı beslenme ve şişmanlık sorunuyla karşılaşan bireyler erişkin yaşa geldiklerinde tansiyon yüksekliği, kalp hastalıkları, şeker hastalığı gibi sorunlarla karşılaşırlar.
Görüldüğü gibi özellikle çoçukluk yıllarında beslenme çok önemlidir. Beslenme olması gerektiği şekilde düzenli ve dengeli tutulursa; yetersiz beslenmeden ve aşırı beslenmeden dolayı ortaya çıkan sorunlarla daha az karşılaşırız.
mutfaksaglik.com
Ağız kokusu; yaşamı iğrençleştiren, kendine güven duygusunu bitiren, suskunluğa yiten ve çeşitli psikolojik sorunlar yaratan bir rahatsızlıktır. Evlilik de dahil olmak üzere; bütün insan ilişkilerini tehlikeye düşürebilecek olan ağız kokusu çeşitli sebeplerden kaynaklanıyor olabilir. Bu yazımızda aşız kokusu ve nedenlerine deyiniyoruz…
atolojik ağız kokusu: Gerçek halitosis diye adlandırılabilir. Patolojik durumlar arasında ağız mukozası iltihabı, bademcik iltihabı, diş çürüğü, diş eti iltihabı, ülserleşmiş tümörler gibi ağız hastalıkları, yemek borusu ya da mide ile ilgili rahatsızlıklar, bazı akciğer hastalıkları, şeker hastalığı ve karaciğer yetmezliği gibi metabolizma hastalıkları yer alır. Böyle bir rahatsızlığı olan hastalar diş hekimine ağız kokusundan rahatsız oldukları için başvurmazlar ki genelde farkında bile değildirler. Bu durumun bir şekilde üstesinden gelmişler ve ya kabullenmişlerdir.
Patolojik ağız kokusu kendi arasında 3’e ayrılır.
a- Hasta kendisi ağzının koktuğunun farkına varır ve kokuyu kabullenir. Fakat Halitosisten farklı bir şikayetle doktora başvurur. Bu tip Hastaların %24.1’i diş hekimine müracaat eder ve tedavi olurlar.
b- Kokuyu hastanın kendisi değil yakınları tespit eder. Bu tip hastaların %50’si diş hekimine gider.
c- Ağız kokusu, hastanın kendisinin ve ya yakınlarının tespiti değil şüphesidir. Bu tip kokularda hastada aralıklı yakınmalar olur ve büyük bir kısmı diş hekimine gider.
Fizyolojik ağız kokusu: Her sağlıklı bireyde sabah uykudan uyandığında sindirim kanalında biriken gaz veya dil sırında üreyen bakteriler yüzünden ağız kokusu görülebilir. Sürekli olmamak şartıyla çinko içeren ağız gargaraları yapmak, sakız çiğnemek ve dilin yüzeyini fırçalamak kokuya çözüm olabilir. Beslenme sonrasında nefeste görülen kokuda fizyolojik ağız kokusudur.
Psikosomatik ağız kokusu: Bu tip hastalar kokudan şikayet etmelerine rağmen aslında gerçek bir halitosis (ağız kokusu) yoktur. Böyle hastaları patolojik halitosisten ayırmak güçtür. Diş hekimi ve psikiatr iş birliğiyle tedavi edilmeleri gerekir. Bu tip hastaların bir kısmında koku değil koku korkusu (Halitofobi) vardır. Bunlar genellikle narin, duygulu, disiplinli ve içe dönük kişilik taşırlar.
Ağız Kokusunun Sebepleri:
Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlarda,
Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibidir),
Şeker hastalığı (aseton kokusu gibidir),
Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu),
Karaciğer yetmezliği,
Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri bize ağız kokusu olarak geri döner.)
Ağız Kokusunu engellemek ve ya aza indirmek için kendinizce bazı önlemler alabilirsiniz. Öncelikle dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun, ağızda var olan protez ve köprüleri kontrol ettirin, diş ipini hayatınıza sokun, sakız çiğneyin. İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır, daha fazla su için, asla burnunuz tıkalı uyumayın, bu durum ağzı ve boğazı kurutacağından, bakterilerin üremesi için ideal bir ortam meydana getirir. Azalan tükürük salgısı duruma eşlik edince ağız kokusu kaçınılmaz olur. Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız, lokmaları iyi çiğneyin, sigaradan uzak durun.